ÖZET
Günümüzde teknoloji gündemini sıkça meşgul eden yapay zekâ kavramı, hukuk alanında da farklı perspektiflerden karşımıza çıkmaktadır. Yapay zekâ ve hukukun kesiştiği güncel tartışmalar da konuya olan ilgiyi gün geçtikçe artırmaktadır. Çalışanları gözetleme teknolojilerinden tutun da ceza hukukunda delil tespiti aşamalarına kadar kullanılan yapay zekâ teknolojilerinin, hukuk ve hukukçular üzerinde de olumlu ve olumsuz etkileri olacağı düşünülmektedir. Bu etkilerin ortaya çıkmasındaki en büyük faktörlerden biri ise yapay zekâ entegre edilmiş hukuk sistemleridir. Çalışmamın amacı doğrudan hukuk ile alakalı ve genellikle uygulanmaya çalışıldığı ülkenin hukuk kuralları ile entegre çalışan içtihat tarama, delil tespiti, dava kazanma ihtimallerinin tespitine ilişkin sistemler gibi hukuk teknolojilerinin hukukçular ve adalet üzerinde doğurabileceği etkileri incelemektir. Bu çalışmamızda yapay zekayı, doğal dil işleme uygulamalarını, sorulan sorulara oldukça kısa sürede yargı kararları, içtihatlar ve mevcut ikincil düzenlemeleri tarayarak anlamlı denebilecek düzeyde yanıt verebilen yazılımları, bazı ülkelerde ve ülkemizde halihazırda kullanılan/kullanılmaya hazırlanan hukuk yapay zekâ teknolojilerini inceleyeceğiz. Akabinde ise rutin işleri otomatikleştirmeyi ve özünde zamandan tasarruf etmeyi amaçlayan yapay zekâ entegre edilmiş hukuk sistemlerinin hedeflenen amaçlara ulaşmasındaki faktörler tartışılacaktır.
Anahtar kelimeler: yapay zekâ, doğal dil işleme, makine öğrenmesi
YAPAY ZEKA
1- Yapay Zekâ Nedir?
Akıl kavramı; düşünme, anlama, idrak etme, önlem alma ve karar verme yetenekleridir. Akıl ortam ve topluma bağlı olarak gelişen ve yaşam boyunca içinde bulunduğumuz şartlardan etkilenerek değişim halinde olan bir kavramdır. Zekâ ise, somut olayları algılama, değerlendirme ve çıkarımda bulunma eylemlerini gerçekleştirebilme durumudur.
Çetin ELMAS'a göre:
"Yapay zekâ, karar verme, anlam çıkartma, genelleme, öğrenme ve deneyimlerden yararlanma gibi insanların ya da bazı canlıların sahip olduğu zihinsel süreçleri bilgisayarlar, yazılımlar, tümleşik yongalar kullanarak geliştirme yeteneği olarak tanımlanabilir." (ELMAS, 2021, s. 26)
Yukarıdaki tanıma ve açıklamalara bakacak olursak, yapay zeka, bilgisayarlara ve benzeri otonom makinelere öğrenme yeteneği kazandırmayı hedefleyen yazılım teknolojilerinin bütünüdür.
Yapay zekâ, günümüzde devleşen sanayi endüstrisinden tutun da henüz 5-6 yaşlarındaki çocukların oynadıkları bilgisayar oyunlarına kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Kullanım alanı her geçen gün genişleyen yapay zekâ tarihsel süreçte de farklı amaçlarla karşımıza çıkmıştır.
Hakan ERİŞ'e göre:
"Tarihsel gelişimine bakacak olursak 1940'larda temeli bilim kurgu filmleri vb. içeriklerle atılan ve popülerleşen yapay zekâ, insanın bilişsel kabiliyetlerini taklit etmek için üretilen teknik ve teoriler bütünüdür. Bunun içine matematik, mantık, istatistik, olasılık, işlemsel nörobiyoloji, bilgisayar bilimi gibi dallar girer." (Eriş, 2019, s. 16)
"1950'lerin başında John Von NEUMANN ve Alan TURING, günümüzde kullandığımız bilgisayarların temellerini atıp çeşitli programlamalarla belirli görevleri yerine getirebilen bir makineyi dünyaya tanıttılar. " [1]
Turing, aynı yıllarda yayınladığı makalesinde makinelerin de zekasının olabileceği fikrini ortaya atmakla kalmamış aynı zamanda bu makinelerin nasıl yapılacağı ve zekalarının nasıl test edilebileceğine ilişkin görüşler sunmuştur.
"1955 yılında Allen NEWELL, Cliff SHAW ve Herbert SIMON tarafından geliştirilen "Logic Theorist" adlı program ilk yapay zekâ programı olarak kabul edilmektedir." [2] "Yapay zekâ kavramını ilk kez John McCARTHY, Dartmouth Üniversitesinde "Logic Theorist"in tanıtımı için gerçekleştirilen bir konferansta kullanmıştır." [3]
Yine Hakan ERİŞ'e göre:
"1980'lere gelindiğinde, John HOPFIELD ve David RUMELHART'ın çalışmaları bilgisayarlara deneyim kazanarak öğrenme ve Edward FEIGENBAUM'um çalışmaları ise insanların seçim yapma kabiliyetini taklit edebilme yetisini kazandırmıştır. Bu yıllardaki bazı gelişmelere rağmen tatmin edici bulgular olmadığından yapay zekaya rağbet, 1997 yılında saniyede milyonlarca hamle hesaplayabilen "Deep Blue" adında bir süper bilgisayarın, dünya satranç şampiyonu Gary KASPAROV'u yenmesine kadar azalmıştır." (Eriş, 2019, s. 17)
Bu olayla birlikte yapay zekaya olan ilgi ve rağbet de artmıştır.
Günümze gelindiğinde ise beklenilen seviyede olmamakla birlikte gelişen yapay zeka teknolojileri hayatımızın birçok alanında etkin bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Hukuk ve hukukçular da gelişen teknolojiden oldukça etkilenmiş, gelişen teknolojileri takip etme ve belki gelecekte kullanma zarureti ortaya çıkmıştır. Bu çalışmamızda hukuk ve yapay zeka ilişkisi, hukuka yardımcı olması maksadıyla geliştirilmiş teknolojilerin mevcut ve olası etkileri değerlendirilmeye çalışılacaktır.
2- Yapay Zekâ ve Doğal Dil İşleme Teknolojileri
Bilgisayarlarda kullanılan ve temelinde makinelere komut verilmesi amacını taşıyan ve işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlayan "yapay dildir". Doğal dil olarak ifade edilen kavram ise net bir tanımı olmamakla birlikte, insanlık tarihi boyunca kendiliğinden ortaya çıkmış ve yaklaşık sayısı 3000-4000 olarak tahmin edilen ve günümüzde de bir kısmı kullanılan konuşma ve yazma dilleridir (Nabiyev, 2016, s. 442).
Doğal dil işleme teknolojisi 1950'lerin başlarında yapay zekanın küçük bir alt alanı olarak görülmekteydi. Araştırmacıların ve yapılan uygulamaların başarılı sonuçları sonrasında bilgisayar biliminin temel disiplinleri arasında yer almayı başarmıştır. (Nabiyev, 2016, s. 441)
Vasif Nabiyev'e göre:
"Doğal dil işleme, ana işlevi bir doğal dili çözümleme, anlama, yorumlama ve üretme olan bilgisayar sistemlerinin tasarımını ve gerçekleştirilmesini konu alan bir mühendislik dalıdır. Doğal dil işleme; yapay zekâ, (bilgi gösterimi, planlama, akıl yürütme vb.) biçimsel diller kuramı (dil çözümleme), kuramsal dilbilim ve bilgisayar destekli dilbilim, bilişsel psikoloji gibi çok değişik alanlarda geliştirilmiş kuram, yöntem ve teknolojileri bir araya getirir. Doğal dil işleme alanındaki temel çalışmalar; doğal dillerin işlev ve yapısının daha iyi anlaşılması, bilgisayarlar ile insanlar arasındaki arabirim olarak doğal dil kullanmak ve bu şekilde insanlar ile bilgisayarlar arasındaki iletişimi kolaylaştırmak, bilgisayar ile dil çevirisi yapmak olarak sayılabilir." (Nabiyev, 2016, s. 441)
Bilgisayar destekli çeviri teknolojisine olan rağbet de bu alanın gelişmesine oldukça büyük katkı sağlamıştır. Doğal dil işleme teknolojisinin geliştirilmesi amacıyla bilgisayar bilimciler ve dilbilimciler ortak çalışmalar yürütmüşlerdir.
Genel kullanım anlamında bilim ve iş dünyasında geçerli bir dil olması sebebiyle İngilizce, doğal dil işleme teknolojilerinin kullanıldığı teknolojilerde en çok kullanılan dildir. Neredeyse her alanda olduğu gibi hukuk alnında da büyük değişimler doğuracağı öngörülen yapay zekâ teknolojisi ve bunun ortaya çıkardığı "Hukuk Teknolojisi" kavramı 2018 yılında üzerine kitap yazılacak niteliğe ulaşmıştır. (HARTUNG, 2017).
Hukuk alanında yapay zekâ kullanımına ilişkin en önemli teknolojilerden olan doğal dil işleme, sosyal ve sözel bir alan olan hukuk için son derece önemli bir gelişmedir. Doğal dil işleme teknolojisine sahip yazılımlar, kelime bazında etiketlenen hukuki verileri analiz etmektedir. Dosya tasnifi, rapor düzenleme, dilekçe yazımı gibi işlemlerin saniyeler içerinde yapılmasını sağlamaktadır. Bu teknolojinin geliştirilmesi ve uygulanmasındaki en önemli faktör ise teknolojinin kullanılacağı ülke dilinde yayınlanmış içtihatların sayısıdır. Çin, bu hususta oldukça avantajlı konumdadır. Çin Yüksek Mahkemesi tarafından internet üzerinden yayınlanan 2,6 milyondan fazla ceza davası, hukukta yapay zekâ uygulamaları için en çok kullanılan veri setidir. [4]
3- Yapay Zekâ Entegre Edilmiş Hukuk Sistemlerine İlişkin Güncel Çalışmalar
IBM (International Business Machines) isimli firma tarafından geliştirilen ve çalışmada Watson yapay zekâ yazılımı kullanılan avukat gibi düşünebilen bir teknoloji olan "Ross" isimli teknoloji üretilmiştir. Bu teknoloji ile Ross, hukuktaki güncel değişiklikleri takip ederek mevcut kaynakları sürekli olarak taramakta, sorulan sorulara avukat bakış açısıyla yanıt verebilmektedir. Doğal dil işleme teknolojisinden yararlanılarak yaratılan bu teknoloji, alanında iddialı yazılımlardan biridir. En önemli özelliklerinden birisi de tecrübe edebilme yeteneğine sahip olmasıdır. Yalnızca erişimi olan kaynaklardan değil kendi çalışma geçmişinden de tecrübe çıkarabilen Ross, bu sayede tecrübe edindiği alanlarda çalışma hızını da sürekli geliştirmektedir. Bu teknoloji ABD'nin önde gelen hukuk firmaları (Baker&Hostetler) tarafından iflas davaları ağırlıklı olarak halen kullanılmaktadır. Şimdilik yalnızca iflas davalarında kullanılan Ross'u geliştiren ekibin sorumlusu Andrew Arruda, ilerleyen süreçte fikri mülkiyet hukuku, vergi, ceza ve iş hukuku alanlarında da kullanabileceğini ifade etmektedir.
Doğal dil işleme, derin öğrenme (deep learning) ve makine öğrenmesi teknolojileri kullanılarak Harvard Hukuk Fakültesi öğrencileri tarafından geliştirilen Evisort arama motoru, hukuk sözleşmelerinin hızlı bir şekilde oluşturulmasını sağlamaktadır. Evisort'u tasarlayan öğrenciler, birçok avukatın hayatından 10 yıl tasarruf sağladıklarını iddia etmektedirler.
Yine doğal dil işleme teknolojisi kullanılarak Türkçe metinleri sayısal verilere dönüştürerek kendi içerisinde bir anlam ve mantık bütünü oluşturan ARYA (Avukatlar İçin Robot Yazılım Arayüzü) isimli yazılım Yargıtay davalarının sonuçlarını yaklaşık yüzde doksan oranında tahmin edebilmektedir. ARYA, Adalet Bakanlığı nezdinde tutulan 1,5 milyondan fazla verinin çok az bir bölümü kullanılarak geliştirilmiştir. Şimdilik yalnızca boşanma davaları üzerinde kullanılabilen yazılımın, ilerleyen süreçte hukukun diğer alanlarında da faaliyet göstermeye başlayacağı düşünülmektedir.
Çin'de geliştirilen "Yin ve Ark" isimli çalışmada hapis cezalarının tahmini için RNN (Recurrent Neural Network), CNN (Convolutional Neural Networks), RCNN (Region Based Convolutional Neural Network) ve FastText gibi bilişimsel sinir sistemi oluşturmaya yarayan teknolojiler kullanılarak derin sinir ağları oluşturulmuş, metinlerin sınıflandırılmasının gerçekleştirilebilmesi amacıyla doğal dil işleme teknolojisi kullanılmıştır. Oluşturulan modelin; mahkumiyetin %92'sini ve hükme esas yasa maddelerinin %91'ini tahmin edebildiği Çinli araştırmacılarca belirtilmiştir.
Ülkemizde yürütülen çalışmalardan biri de 2019 yılında duyurulan "Adalet Hanım" yapay zekâ teknolojisidir. Bu teknolojinin amacı yapay zekâ kullanılarak hukuki araştırma yapan kimselerin ihtiyaç duyduğu kaynaklara en kısa sürede ulaşarak zamandan tasarruf sağlanmasıdır. Üzerinde geliştirme çalışmaları devam eden Adalet Hanım halen aktif olarak kullanılabilmektedir.
Almanya'da ise sigorta sözleşmesi uyarınca hizmet sağlanmasına ilişkin uyuşmazlıklarda ilk derece yargı mercii olarak yapay zekâ teknolojisi kullanıldığı bilinmektedir. Alman Veri Koruma Otoriteleri de kendi iç düzenlemelerinde bu hususa ilişkin düzenlemelerde bulunmuştur. Yapılan çalışmalar uyarınca yapay zekanın vermiş olduğu karara ilişkin; insan müdahalesi talep etme, karara itiraz etme, mantıklı bir açıklama talep etme ve kendi düşüncesini ifade etme gibi haklar başvuruculara tanınmaktadır. (MALGİERİ, 2019, s.7)
4- Gelecekte Yapılması Öngörülen Çalışmalar
Yapay zekâ entegre edilmiş hukuk sistemlerine ilişkin genel bir düzenleme henüz mevcut değildir. Bu teknolojilerin geliştirilmesi sürecinde ihtiyaç duyulan kaynakların elde ediliş biçimleri ve kullanımını da kapsayan genel bir düzenlemeye ihtiyaç duyulabilecektir. En azından ilk etapta genel bir çerçevenin çizilmesi doğru olacaktır. Hukukta yapay zeka teknolojilerinin geliştirilmesindeki en önemli faktör erişilebilir veri setleridir. Bu veri setlerini ise büyük oranda yargı kararları oluşturmaktadır. Bu kararlara erişimde en önemli husus ise kişisel ve özel nitelikli kişisel verilerin, veri sahibi/ilgili kişilere ilişkin en ufak bir bilgi barındırmayacak ve kişiyi belirli/belirlenebilir hale getirmeyecek şekilde anonimleştirerek hukukta yapay zekâ teknolojisi geliştiricilerle paylaşılması olacaktır.
Hukukta yapay zekâ teknolojilerinin hukuk alanında istihdam edilen insanların yerini alacağı öngörülmektedir. Ancak mevcut uygulamalardan bilindiği üzere tamamen otonom ya da salt yapay zekâ entegre edilmiş sistemler üzerinden hukuki süreçlerin yürütülmesi ve insan müdahalesinin ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu noktada hukukçulara gerekli eğitim imkanları sağlanarak yeni istihdam alanlarının yaratılması da mümkün olabilecektir. Teknoloji, insanın yerine geçecek şekilde değil, insana yardımcı olacak nitelikte kullanılabilecektir. Bu noktada da teknoloji bilen hukukçu ihtiyacı gündeme gelebilecektir.
Bir diğer geliştirilmesi gereken husus ise doğal dil işleme teknolojisinin en çok geliştirildiği dil olan İngilizce'nin, ülkemizde çalışmaları devam eden hukukta yapay zekâ teknolojilerine yeterli katkıyı sağlayamamasıdır. Türkçe'nin doğal dil işleme teknolojisine uyumuna ilişkin çalışmalar da ilerleyen süreçte ihtiyaç duyulacak konular arasındadır.
HUKUKTA YAPAY ZEKA TEKNOJİLERİNİN AMACI
Gelinen noktada yapay zekâ teknolojileri, birçok alt alana yayılmış ve gün geçtikçe sektörel anlamda da perspektifini genişletmiştir. Hukuk alanında çalışmalar diğer alanlara nazaran daha az olsa da sonuçları itibariyle kullanılan teknolojilerin klasik hukuk sektörünün alıştığı biçimin çok dışına çıktığı görülmektedir. Kelimelerin birleşerek oluşturduğu anlamlı cümlelerin sayısal bir sistemde yine anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde bilgisayarlara kodlanması ve bu kodların farklı olaylar karşısında anlamlı sonuçlar çıkarılmasında kullanılması hem hukuk hem teknoloji dünyası açısından önemli bir gelişmedir.
Hukukçuların temel çalışma prensibi okumak ve araştırmak üzerine kuruludur. Kanunlar, yönetmelikler, içtihatlar, emsal kararlar gibi yazılı birçok argüman avukatlık meslek faaliyetinin doğru bir biçimde gerçekleştirebilmesi için etkin kullanılması gereken unsurlardır. Tüm bu içeriklerin incelenmesi, tasnifi, hukukçunun kendi önündeki somut olaya göre anlamlandırılıp yol haritası çizilmesi de oldukça uzun zamanlar alabilmektedir. Bunun önüne geçebilmek adına geliştirilen teknolojilerin bazıları ülkemizde birçok hukukçu tarafından da kullanılmaktadır. Örneğin karar arama programları hukukçuların olmazsa olmaz ekipmanlarından birisi haline gelmiştir.
Hukukta yapay zekâ teknolojilerinin kullanılması ve geliştirilmeye devam etmesiyle tasarruf sağlanacak tek unsurun zaman olmadığı da aşikardır. İşçi istihdamında da ciddi değişikliklere neden olabilecektir. Bu durum akıllara bazı soruların gelmesine neden olacaktır. Yapay zekâ hakimlerin yerine geçebilir mi? Yapay zekâ avukatların yerini alabilir mi?
İnsan doğası itibariyle duygusal bir canlıdır. Salt kurallar ve mantıksal bakış açıları uyuşmazlıkların çözümünde esas alınmayabilmektedir. Almanya'da etkin bir biçimde kullanılan; sigorta tahkim ve araç değer kaybı davalarında karar mercii olan yapay zekâ teknolojisi de bazı sorunları beraberinde getirmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında da karar mercii olarak yapay zekâ kullanımına ilişkin henüz fikir birliği kurulamamıştır. Bu durumun en önemli sebebi, devletlerin en önemli unsurlarından olan adalet mekanizmalarında asli olarak yapay zekâ ve benzeri bir teknolojinin kullanımı dışarıdan kötü niyetli müdahaleleri de oldukça yoğun bir biçimde beraberinde getirebilecektir. Olası olumsuzlukların boyutu ve yoğunluğu ise teknolojik gelişmelerin hızlanmasıyla doğrudan artabilecektir.
SONUÇ
Hukukta yapay zekâ teknolojilerinin kullanılması yeni bir kavram olarak karşımıza çıkmakla birlikte doğurduğu sonuçlar itibariyle hayatımızda pek çok değişikliğe yol açması beklenmektedir. Zamandan tasarrufu sağlayacağı hususu su götürmez bir gerçektir. Fakat araştırma, okuma gibi özellikler, üzerine vakit ayırdıkça gelişen ve hukukçular tarafından sürekli ihtiyaç duyulan yeteneklerdir. Hukukta yapay zekâ entegre edilmiş sistemlerin kullanılması, bir hukukçunun saatlerce ve belki de günlerce araştırıp edindiği sonuçları çok daha kısa zaman zarfında sunabilmektedir. Şahsi kanaatim şudur ki araştırma ve okuma yalnızca "sonuç"tan ibaret olmayıp aynı zamanda "süreç" içerisinde de birtakım kazanımlar sağlayan faaliyetlerdir. Hukukçuların yapay zekâ entegre edilmiş sistemleri kullanması zamanla kendilerini bu sistemlere daha da bağımlı hale getirecektir. Çünkü zor yoldan kazanılan birtakım yetenek ve alışkanlıklar vasıtasıyla yerine getirilen faaliyetler, çok kolay bir şekilde makineler aracılığıyla gerçekleştirilecektir. Bu da araştıran ve okuyan hukukçuların körelmesine yol açabilecektir.
Diğer bir açıdan baktığımızda ise yapay zekâ entegre edilmiş hukuk sistemlerinin kullanımı gerek devletler gerekse şahıslar bazında ciddi artış göstermektedir. Hukukta yapay zekâ kullanımının azalacağını iddia etmek de mevcut gelişmeler ışığında mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla hukuk alanında yapay zekâ teknolojilerinin kullanımının artmasıyla bu teknolojilere hâkim hukukçu ihtiyacı da gündeme gelebilecektir. Bu ihtiyacın karşılanabilmesi ve hukukçular için yeni istihdam fırsatlarının oluşturulabilmesi adına hukukçu yetiştiren kurum ve kuruluşların da bu konuda çalışma yapması gerektiğini düşünmekteyim.
Dipnotlar
- https://www.coe.int/en/web/artifial-intelligence/history-of-ai (E.T. 30.06.2019) ↩
- M. Hakan ERİŞ, Yapay Zeka Çağında Hukuk, İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları Çalıştay Raporu, 2019 sayfa.16 ↩
- http://sitn.hms.harvard.edu/flash/2017/history-artificial-intelligence/ (E.T. 30.06.2019) BOSTROM, Nick: Superintelligence: Paths, Dangers, Strategies, Oxford Universty Press, İngiltere, 2014, sf.5. ↩
- https://github.com/thunlp/CAIL/blob/master/README_en.md (E.T. 16.12.2019) ↩